Muhibbi:
        
Yüzünü gösterip evvel giriftar eyleyensin sen
        
Koyup tenha beni derd ü bela ile gidensin sen
        
        
EE:
        
Yüzün gösterip giriftar eyledin aşka
        
Işıksız bırakıp düçar eyledin aşka
        
Issız mihnet yurdunda koyup garip beni
        
Derd ü bela ile muhtaç eyledin aşka
        
        
***
        
        
Fuzuli:
        
Bende mecnundan füzun aşıklık istidadı var 
        
Aşık-ı sadık benem mecnunun ancak adı var
        
        
EE:
        
Sakın adını söyleme fuzuli
        
Bana leyladan özge can mı var
        
Varsın benden füzun olsun istidadı
        
Bana leyladan özge can mı var
        
        
***
        
        
Osman Nevres:
        
Zülfün görenlerin hep bahtı siyah olurmuş
        
Tek zülfünü göreydim bahtım siyah olaydı
        
        
EE:
        
Bahtıma dolanan zülüflerinin zulmüdür bahtımı hepten siyah eden
        
Refet nikabını da açılsın tövbe kapısı bahtım kafir olmasın hepten
        
        
***
        
        
Thomas Wyatt:
        
Noli me tangere, for Caesar's I am
        
And wild for to hold, though I seem tame
        
        
EE:
        
Sezarın canı cehenneme romanın da
        
Öldürürüm sezarı yakarım romayı da
        
Yıkar tüm köprüleri vahşetimin seli
        
Ve tüm uysal cesetler söyler tek bir ismi
        
Söyle şimdi kiminsin sen
        
Kimin sözleri bu söylediklerin
        
        
        
***
        
        
Şeyh Galip:
        
Fariğ olmam eylesen yüz bin cefa sevdim seni
        
Böyle yazmış alnıma kilk-i kaza sevdim seni
        
        
EE:
        
Günde yüz bin eylesen de cevr ü cefa sevdim seni
        
Böyleymiş kaderim vazgeçemem sevdim seni
        
        
***
        
        
William Shakespeare:
        
All the world's a stage
        
And all the men and women merely players
        
        
EE:
        
Dünya denen bu sahnede
        
Her oyuncu sırasını bekler
        
Ödünç repliklerini söyler
        
Dinlermiş gibi dinler
        
Yaşarmış gibi yaşar
        
Ve sonunda sırasını savar
        
Sahne sahte sahnedeki sahte sahnelenen sahte
        
Tüm erkek ve kadınların kiralık elbiselerle donandığı bu sahne
        
Bir ağacın gölgesine sığar
        
Tüm erkek ve kadınların hayatlarını oynadıkları bu sahne
        
Bir yaprak daha yere düşmeden biter
        
        
***
        
        
Fuzuli:
        
Ne yanar kimse bana ateş-i dilden özge
        
Ne açar kimse kapım bad-ı sabadan gayrı
        
        
EE:
        
YALNIZLIK DUASI
        
Gönül ateşimi söndürme Allahım
        
Gönlümü geceye döndürme Allahım
        
Dosta kapımı mühürleme Allahım
        
Dostun sözünden mahrum etme Allahım
        
        
***
        
        
Fuzuli:
        
Değildim ben sana mail sen ettin aklımı zail
        
Beni taneyleyen gafil seni görgeç utanmaz mı
        
        
EE:
        
KÜL
        
Külün meyli var sanan gafil
        
Nefesin sahibini görmez misin
        
Külde akıl arayan gafil
        
Sözün sahibini tanımaz mısın
        
Sahip ister harlar ister söndürür
        
Gafile ancak kıylükal düşer
        
        
***
        
        
Asaf Halet Çelebi:
        
Bakanlar bana 
        
Gövdemi görürler
        
Ben başka yerdeyim
        
Gömenler beni
        
Gövdemi gömerler
        
Ben başka yerdeyim
        
        
EE:
        
Baktığında bana kimim nerdeyim ne önemi var
        
Bakmadığında gör beni
        
Gövdem nerede gömülü o zaman bilirsin
        
Bir bakışınla diriltir ya da tekrar gömersin beni
        
        
***
        
        
Mehmet Akif Ersoy:
        
Eşin var aşiyanın var, baharın var ki beklerdin
        
Kıyametler koparmak neydi ey bülbül, nedir derdin?
        
        
EE:
        
Kalp hokka kan mürekkep nefes kilk-i kaza
        
Arz kızıl asuman kızıl tüm cihan kızıl
        
Akrep kızıl yelkovan kızıl her an kızıl
        
Canan yok can yok aşiyan serapa kızıl
        
        
***
        
        
Sabit:
        
Şeb-i yeldayı müneccim ile muvakkit ne bilir
        
Mübtela-yı gama sor kim geceler kaç saat
        
        
EE:
        
Geceye sürgün edilen ne bilsin sabahı
        
Sahib-i zulme sor sen şeb-i yelda kaç saat
        
        
***
        
        
Nedim:
        
Senin her cevrine bin can ile sabreylerim amma
        
Beni pek öldürür ey bivefa ellerle bazarın
        
        
EE:
        
Senden gelsin de cevrolsun başım üstüne
        
Yeter ki el konmasın elinin üstüne
        
        
***
        
        
Nahifi:
        
Göz gördü gönül sevdi ey yüzü mahım
        
Kurbanın olam var mı benim bunda günahım
        
        
EE:
        
Kör müyüm gönülsüz müyüm görmiyim seni
        
Varsa günahım bunda kurbanım ben sana
        
        
***
        
        
Ulvi:
        
Arz-ı hal etmeye cana seni tenha bulamam
        
Seni tenha bulacak kendimi asla bulamam
        
        
EE:
        
Seni tenha bulmaya can atar canım
        
Ola ki buldum tende mi kalır canım
        
        
***
        
        
Zati:
        
Ayıttı ol peri bir gün düşüne girüren bir şeb
        
Sevincimden nice yıllar geçipdür görmedim uyku
        
        
EE:
        
Belki düşümde görürüm diye ben
        
Kestim selamı sabahı güneşten
        
        
***
        
        
Aziz Mahmud Hüdayi:
        
Ey katreyi umman eden
        
Ey nutfeyi insan eden
        
Ey dertlere derman eden
        
Senden meded senden meded
        
        
EE:
        
Ey katreyi katreye katan
        
Ey insanı insana katan
        
Ey merhametiyle mukayyet
        
Senden vahdet senden vahdet
        
        
***
        
        
Yunus Emre:
        
Mecnun oluben yürürüm
        
Dostu düşümde görürüm
        
Uyanır melul olurum
        
Gel gör beni aşk neyledi
        
        
EE:
        
Mecnun eder yola düşürür
        
Çıkmazdan çıkmaza süründürür
        
Çıktığın kapıya döndürür
        
Gör bak aşkın menzili neymiş
        
        
***
        
        
Aşık Ömer:
        
Ela gözlerine kurban olduğum
        
Yüzüne bakmaya doyamadım ben
        
İbret için gelmiş derler cihana
        
Noktadır benlerin sayamadım ben
        
        
EE:
        
Ela gözlerindir beni benden alan
        
Dilimi lal eden bahtımı talan
        
Benler arasından bana bakan
        
Ela gözlerindir beni benden alan
        
        
***
        
        
Aşık Ömer:
        
Kaldı deli gönül kaldı hep yasta
        
Mevlam erdir beni murada kasda
        
Aşık Ömer eydür sevgili dosta
        
Allahısmarladık diyemedim ben
        
        
EE:
        
Gönlüme dert oldu yüzündeki peçe
        
Bilmem mevlam erdirir mi tekrar visale
        
Veda edemedim ben o ela gözlere 
        
Bilmem mevlam erdirir mi tekrar visale
        
        
***
        
        
Murat Menteş:
        
Kalbim oyuncak mı ne, ne kolay kırılıyor?
        
        
EE:
        
Tek oyuncağın mı kalbim ne
        
Ne çok kırıyorsun
        
        
***
        
        
Nevres-i Kadim:
        
Senden bilirim yok bana bir faide ey gül
        
Gül yağını eller sürünür çatlasa bülbül
        
        
EE:
        
Gonca gül bülbül-i şeydayı hayran eder
        
Yağcı yapraklarını yolar yağ yapar
        
Bezirgan çarşı pazar gezer müşteri arar
        
Gül yağı ellere düşer bülbüle keder
        
        
***
        
        
Karacaoğlan:
        
Nazlı yardan geldi bana bir name
        
Eğer doğru ise kırdı belimi
        
Dediler ki yarini yad eller almış
        
Kadir mevlam nasib eyle ölümü
        
        
EE:
        
Azraili ulak etmiş mektup göndermiş
        
Var demiş var git bu ellerden derviş
        
Karun mu haman mı firavun musun demiş
        
Azraili icraya memur etmiş göndermiş
        
        
***
        
        
Karacaoğlan:
        
Güzel sever diye isnad ederler
        
Benim haktan özge sevdiğim mi var
        
        
EE:
        
Ayrıldık ayrılalı bühtan üstüne bühtan ederler
        
Bilmezler her güzelde seni görürüm ben
        
Ânımsın cânımsın cânânımsın benim sevdiğim sensin sen
        
        
***
        
        
Şahin Uçar:
        
Nihân etdim kelâmım gerçi ma’nâ âşikâr oldu
        
Söz oldu perde-i hüsnün: o perde vasf-i yâr oldu
        
        
EE:
        
Örtmesem söz ile ben seni
        
Kör eder güzelliğin her göreni
        
        
***
        
        
Şeyh Galip:
        
Gerçi gam–ı dil beyan olunmaz
        
Ateş gibidir nihan olunmaz
        
        
EE:
        
Gam gam üstüne binmiş beyan olunur hal mi bu
        
Ateş-i dil lav saçar nihan olunur hal mi bu
        
        
***
        
        
Şeyh Galip:
        
Esrârını Mesnevi’den aldım
        
Çaldım veli mîri malı çaldım 
        
        
EE:
        
Mîri malı çalmakla tükenir, şiir-i kadim tükenmez
        
Ummanda katre tükenir, şiir-i kadim tükenmez
        
Gam da biter dem de biter, şiir-i kadim bitmez
        
        
***
        
        
Vâlihî Kadim:
        
Bir gonca sevdim eyledim ağyar alemi
        
Şekva-yı har eden de benim gül diken de
        
        
EE:
        
Goncayı diken bekler eller değmesin diye
        
Goncayı diken beller evinden eden denî
        
        
***
        
        
Nevî:
        
Arifin gönlün Hüda gamgin eder şâd eylemez
        
Bende-i makbülünü mevlası azad eylemez
        
        
EE:
        
Aşığın gamdır evi şâd edilmez
        
Seven sevdiğinden azad edilmez
        
        
***
        
        
Fuzuli:
        
Ya ver bana mihnetimce tâkat
        
Ya tâkatim olduğunca mihnet
        
        
EE:
        
İstemem tâkat eksik olsun istemem
        
Elimde mihnetin de kalmayacaksa
        
        
***
        
        
Nedim:
        
Ehl-i diliz felekte belamız budur bizim
        
Tuttuk reh-i sevabı hatamız budur bizim
        
        
EE:
        
Dil çeker belayı ehli gamnak olur
        
Hak yolun tutar alemde birah kalır
        
        
EE:
        
Her bir paresi dilin ayrı bela çeker bin pare olur
        
Yıldırımlar çakar semada gökler delik deşik olur
        
        
***
        
        
Şeyh Galip:
        
Bir gün olursun iki gözüm sen de aşıka yar
        
Bu macerayı ben o zaman söylerim sana
        
        
EE:
        
Çağlayan söz yolak bulamaz ise
        
Eğleşecek konak yıkıldı ise
        
Sıra dağlar delinir iki gözüm
        
Teskin edecek kalp karardı ise
        
        
***
        
        
Niyâzî-i Mısrî:
        
Derman arardım derdime derdim bana derman imiş
        
        
EE:
        
Kime dedimse derdin dermanındır dediler
        
Dermanımı da dert belletti aklıevveller
        
        
EE:
        
Derman derdim derdime dermanım dert imiş kendime
        
Derbeder etti dermanım beni hasretim derdime
        
        
***
        
        
Nef'î:
        
Ehl-i dildir diyemem sinesi saf olmayana
        
Ehl-i dil birbirini bilmemek insaf değil
        
        
EE:
        
Ehl-i dil olamaz sinesinde insaf olmayan
        
Küfürdür tek günahı dilin asla affolmayan
        
        
***
        
        
Nef'î:
        
Gönül mâmûresin cevr ile vîrân etti ol zâlim
        
Gelip insâfa bir gün yine âbâd ettiğin görsek  
        
        
EE:
        
Gönül aynanı sırla da insafa yer açılsın
        
Tarumar ettiğin haneye ışıklar saçılsın
        
        
***
        
        
Nedim:
        
Bülbülden işit naliş-i hasret neye derler
        
Ya seferdir ya tahammül anla aşkın çaresi
        
        
EE:
        
Bülbül nâleye müptelâ değil yok başka çaresi
        
Hasretinle yanar bülbülün sine-i sadpâresi
        
Gurbet solur bülbül canlanır sinesindeki ateş
        
Figânını aleme salar yine harlanır ateş
        
        
***
        
        
Rûhî-i Bağdâdî:
        
Lütfunla ehl-i derde şifâü’l-kulûbsun sen
        
Dârü’ş-şifâ-i gaybdan ersin şifâ sana
        
        
EE:
        
Derdmend bendene lütfet kelamını ersin şifâya
        
Farzdır merhamet bilmez misin dâra düşmüş hastaya
        
        
***
        
        
Cemal Süreya:
        
Günlerden ne bilmiyorum
        
Ama ben bugün de seviyorum seni
        
        
EE:
        
Bugün de günlerden seni sevdiğim gün
        
Tek bildiğim gün
        
        
***
        
        
Hâyâli:
        
Cihanârâ cihan içindedir ârâyı bilmezler
        
Ol mâhiler ki derya içredir deryayı bilmezler
        
        
EE:
        
Cihanın süsü sensin niçin ârâyı bilmezsin
        
Ânın içinde kaybolup aramayı bilmezsin
        
        
Alemin gözü sensin niçin özgece bakmazsın
        
Deryaya gözü kapalı dalıp Hakka bakmazsın
        
        
***
        
        
Fuzuli:
        
Ferhada zevk-i suret mecnuna seyr-i sahra
        
Bir rahat içre herkes ancak menem belâda
        
        
EE:
        
Ferhat rahmete gark olmuş mecnun sahrayı temaşada
        
Ben çekerim cümle alemin gam yükünü bir başıma
        
        
***
        
        
Şeyh Galip:
        
İşte o kadardır ol hikâyet 
        
Bâkîsi güzâf-ı bînihâyet
        
        
EE:
        
Hikaye-yi bînihâyet söyleyene sitemkâr olunmaz
        
Aşık-ı mehcura kendi sözünden başka yâran bulunmaz
        
        
***
        
        
Nef'î:
        
Ne dünyadan safa bulduk ne ehlinden recamız var
        
Ne dergâh-ı Huda'dan maada bir ilticamız var
        
        
EE:
        
Ne sefasına imreniriz ne halimize yeriniriz
        
Dergâh-ı lâmekânın ilânihâye müdavimiyiz biz
        
        
***
        
        
Arthur Rimbaud:
        
Mais vrai, j'ai trop pleuré. Les Aubes sont navrantes.  
        
Toute lune est atroce et tout soleil amer:  
        
L'âcre amour m'a gonflé de torpeurs enivrantes.  
        
O que ma quille éclate! O que j'aille à la mer! 
        
        
Sabahattin Eyüboğlu:
        
Yeter, yeter ağladıklarım; artık doymuşum 
        
Fecre, aya, güneşe; hepsi acı, boş, dipsiz 
        
Aşkın acılığı dolmuş içime, sarhoşum 
        
Yarılsın artık bu tekne, alsın beni deniz.
        
        
EE:
        
ACI DENİZ
        
Ağladım evet çok ağladım 
        
Gözyaşlarımdan deniz yaptım 
        
Kelimelerden teknemle 
        
Ufka doğru yelken açtım 
        
        
Fecrin sayhasından kaçarken 
        
Güneşin yakıcılığına yakalandım 
        
Mehtabın serinliğini umarken 
        
Karanlıklar içinde kalakaldım 
        
        
Kurusun bu deniz 
        
Çözülsün kelimelerim 
        
Aşkın hakikatini 
        
Görsün gözlerim 
        
        
***
        
        
Rainer Maria Rilke:
        
Yet everything that touches us, me and you,
        
takes us together like a violin's bow,
        
which draws one voice out of two separate strings.
        
Upon what instrument are we two spanned?
        
And what musician holds us in his hand?
        
Oh sweetest song. 
        
        
Yılmaz Öztuna:
        
Seslerden nağme, nağmelerden cümle, cümlelerden hâne, hânelerden müstakil mûsikî eseri inşâ edilir.
        
        
EE:
        
YAY ve REBAP
        
Rebabın inlemesi için yayın tek dokunuşu yeter 
        
Sazendenin elinden bihaber rebaba merhamet eder
        
        
Rebap ile vuslatından yayın ilahi nağmeler doğar
        
Okçunun eline düşmeyegörsün hicranı ölüm saçar
        
        
Yay telden tele atlar rebabı haneden haneye sokar
        
Mamur eden de benim viran eden de diye caka satar
        
        
Sazende diyeceğini der ve eserinde karar kılar
        
Başı dönmüş yay ayrılığın hesabını rebaptan sorar
        
        
***
        
        
Yunus Emre:
        
Benim bunda kararım yok, ben bunda gitmeğe geldim
        
Bezirganem metaım çok, alana satmağa geldim
        
        
Ben gelmedim dava için, benim işim sevi için
        
Dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmağa geldim
        
        
EE:
        
KAPI
        
Evin kapısı dardır derler
        
Kadıyı kapıkulu ederler
        
Her çalanı dava ederler
        
Muradı da mundar ederler
        
        
Gel gitme Yunus karar ver
        
Baltanla kapıyı kırıver
        
Evden eve yol yapıver
        
Gönlü gönle katıver
        
        
***
        
        
Yunus Emre:
        
Ah nice bir uyursun uyanmaz mısın
        
Göçtü kervan kaldık dağlar başında
        
Çağrışır tellallar inanmaz mısın
        
Göçtü kervan kaldık dağlar başında
        
        
Yunus sen bu dünyaya niye geldin
        
Gece gündüz Hakk'ı zikretsin dilin
        
Enbiyaya uğramaz ise yolun
        
Göçtü kervan kaldık dağlar başında
        
        
EE:
        
ŞOL DEM GELDİ GEÇTİ
        
Gece gündüz hep bir telaş peşinde
        
Şol dem geldi geçti sanki uykuda       
        
Ah nicesi şimdi en son uykuda
        
Şol dem geldi geçti sanki uykuda
        
        
Göçer kervan kalırsın bir başına
        
Dosta yol bulunmaz dağlar başında
        
Kuru bir ad yazar mezar taşında
        
Şol dem geldi geçti sanki uykuda
        
        
Yunus sen de bilmez isen dünyayı
        
Uykusunda kim bula evliyayı
        
Susma sen sözün şifadır duyana
        
Şol dem geldi geçti sanki uykuda
        
        
***
        
        
Yahya Kemal Beyatlı:
        
Ehl-i akl anlamaz efsûs lisân-ı dilden
        
Zanneder âşık-ı dîvâne muammâ söyler
        
        
EE:
        
Tanıdık görünse de bu senin bildiğin sözlük değil
        
Ölçüp biçsen de bu iş hesaba kitaba gelir değil
        
Bildim desen de her doğru kural kitabına sığar değil
        
Tümden de gelsen varsan da tüme bu iş senin harcın değil
        
        
***
        
        
Şeyhülislam Yahya:
        
Bülbüller öter güller açar şâd gönül yok 
        
Hiç böyleliğin görmemișiz fasl-ı bahârın 
        
        
EE:
        
Sazlar çalar diller söyler eller eşlik eder
        
Rengarenk çiçekler gökte havai fişekler
        
Şuh kahkahalar sahte sözler ruhsuz giysiler
        
Fasl-ı baharın yitişine şahitlik eder
        
        
***
        
        
Rainer Maria Rilke:
        
I live my life in widening circles
        
that reach out across the world.
        
I may not complete this last one
        
but I give myself to it.
        
        
I circle around God, around the primordial tower.
        
I’ve been circling for thousands of years
        
and I still don’t know: am I a falcon,
        
a storm, or a great song?
        
        
EE:
        
AĞAÇ HALKALARI
        
Halka halka büyür her ağaç
        
Hayat suyunu içtikten sonra
        
Halka halka büyür her ağaç
        
Işığa ulaşmak arzusuyla
        
        
Baharın taşkın sularını emer
        
Yazın kavurucu kuraklığına tahammül eder
        
Yıllar böylece geçer gider
        
        
Her halka geçmişin izini taşır
        
Bolluğun ve kıtlığın
        
Sarsılan yerin
        
Taşan derelerin
        
Havadaki kirin
        
Her yıl yeni bir halka hep aynı ağaç
        
İç içe geçmiş halkalardan oluşur bir ağaç
        
        
Kabuğunun kalınlığı aldatmasın seni
        
Neler saklar bilemezsin
        
Halka halka çözsen de
        
Tanıdım diyemezsin
        
        
***
        
        
Nahifi:
        
Dinle neyden ki hikayet etmede
        
Ayrılıklardan şikayet etmede
        
        
EE:
        
ŞİKAYET
        
Delik deşik olmuşum
        
Ahenk tutmam
        
Bir şadan olurum bir giryan
        
Hikayemde karar tutmam
        
        
Övmeye başlarım yererim
        
Sevmeye başlarım söverim
        
Gündüzü gece ederim
        
Hikayemde karar tutmam
        
        
Gel etme ver ikrar
        
Şikayetimde karar tutmam
        
        
***
        
        
Nâbi:
        
Bâğ-ı dehrin hem hazânın hem bahârın görmüşüz 
        
Biz neşâtın da gâmın da rûzigârın görmüşüz
        
        
EE:
        
Bahar görmüşüz güz görmüşüz gün görmüşüz amma 
        
Dehrin böylesi cilvesini ilk defa görmüşüz
        
Bağ görmüşüz bağban görmüşüz dağ görmüşüz amma 
        
Dehrin böylesi zulmünü ilk defa görmüşüz
        
        
***
        
        
Sezai Karakoç:
        
Yine akşam oldu
        
Yalnızlık omuzlarıma çivisini çaktı yine
        
        
EE:
        
AKŞAM
        
Yine akşam oluyor
        
Yine güneş batacak
        
Omuzlarım şimdiden sızlıyor
        
Sanki güneş omuzlarıma çakılacak
        
        
Her akşam yalnızlığını omuzlarıma bırakıp gidiyor
        
Her akşam omuzlarımdaki yalnızlık kalabalıklaşıyor
        
Her akşam güneş dolu omuzlarım şafak sayıyor
        
Akşamın endişesi daha güneş doğmadan başlıyor
        
        
***
        
        
Sezai Karakoç:
        
Galiba ben baştan kaybetmişim
        
Belki de ben baştan kazanmışım, insanlık kaybetmiş
        
        
EE:
        
Kazanmak kaybetmek göreceli
        
Birinin kaybı diğerinin kazancı
        
İnsanlığın kaybı peki kimin kazancı
        
        
***
        
        
Haydar Ergülen:
        
Kadın gider ve bunun şiir olduğu söylenir
        
Kadın gider ve bir şair doğar bundan
        
        
EE:
        
GELGİT
        
Sen gelirsin deniz yükselir enginlere açılır gemi
        
Sen gidersin sular çekilir karaya oturur gemi
        
        
Gidersin ardında karanlıklar bırakıp
        
Gidersin göklere şiirler serpiştirilir 
        
Gidersin tek başıma okumak düşer bana
        
        
***
        
        
Jack Savoretti & Shannon Harris:
        
Hearts are made to bleed
        
Fools always believe that love will never die
        
        
EE:
        
ABDAL
        
Kaderdir göz görür kalp kanar
        
Kaderdir inanır abdal
        
        
Her şey bir düzen üzre döner
        
Ateş yakar pervane yanar
        
Bildirilene inanır abdal
        
        
Bilmez düzen ardında düzen var
        
Bilmez gözünün önünde ne var
        
Kaderdir inandığıyla sınanır abdal
        
        
***
        
        
Nazım Hikmet:
        
MAVİ LİMAN
        
Çok yorgunum beni bekleme kaptan
        
Seyir defterini başkası yazsın
        
Çınarlı kubbeli mavi bir liman
        
Beni o limana çıkaramazsın
        
        
EE:
        
LİMAN
        
Çok yoruldum çok kaptan
        
Ufukta eser yok limandan
        
Geri dönülmez bu yoldan
        
Beni çocukluğuma ulaştıramazsın
        
        
***
        
        
Necip Fazıl Kısakürek:
        
BEKLENEN
        
Ne hasta bekler sabahı 
        
Ne taze ölüyü mezar
        
Ne de şeytan bir günahı
        
Seni beklediğim kadar
        
        
Geçti istemem gelmeni
        
Yokluğunda buldum seni
        
Bırak vehmimde gölgeni
        
Gelme artık neye yarar
        
        
EE:
        
DİRİLİŞ
        
Ne kimse bekler kimseyi seni beklediğim kadar
        
Ne kimse özler kimseyi seni özlediğim kadar
        
Gel gölgen vücud bulsun dirilsin cesedim
        
Sonsuza dek son bulsun vehimlerim
        
        
***
        
        
Kul Fakir:
        
Dostun gül cemali cennettir bana
        
Ne çare ayrılık zamanı geldi
        
İstemem ayrılmak senden sultanım
        
Ne çare ayrılık zamanı geldi
        
        
EE:
        
AYRILIK
        
Gül cemalin son bir defa göreyim
        
Göreyim azaba öyle gireyim
        
Dediler ayrılık fermanı gelmiş
        
Gül cemalin son bir defa göreyim
        
        
Gül cemalim ferman böyle yazılmış
        
Kalemi tutan el kıldan inceymiş
        
İster mi hiç gönül senden ayrılmak
        
Gül cemalim ferman böyle yazılmış
        
        
***
        
        
Kul Nesimi:
        
Gah çıkarım gökyüzüne
        
Seyrederim alemi
        
Gah inerim yeryüzüne
        
Seyreder alem beni
        
        
EE:
        
HAYRET
        
Bilirsin ansızın düşer ya sağnak
        
Ve sırılsıklam oluverirsin
        
Ben hep o ansızlığın içindeyim işte
        
        
Tufan koptuğunda korkmayan ruhum
        
Sağnak endişesiyle titrer durur
        
        
Hâlâ şaşırdığıma şaşırıyorum
        
Her defasında ansızın yakalanmaya
        
Her defasında sırılsıklam güneş hayalleri kurmaya
        
        
Evvel aleme hayret ederdim
        
Şimdi hayretim kendime
        
Büyümekse bu büyüdüm
        
Benliğime büründüm
        
Seyreder idim alemi ben
        
Şimdi seyreylesin alem beni
        
        
***
        
        
Yunus Emre:
        
Yunus öldü diye sela verirler
        
Ölen hayvan imiş aşıklar ölmez
        
        
EE:
        
KURBAN
        
Can pazarıdır bu can alınır can satılır
        
Canından geçenler canana kurban edilir
        
Lokman da cellat da aynı bıçağı kullanır
        
Canından geçenler canana kurban edilir
        
        
Kiminin bayramıdır tekbirle uğurlanır
        
Kiminin cenazesidir selalar okunur
        
Ol canlar ki şahit oldu bu can pazarında
        
Öldü diyen hayvan imiş Hakkın nazarında
        
        
***
        
        
Karacaoğlan:
        
Bizim pencereler yele karşıdır
        
Muhabbet dediğin karşı karşıdır
        
Girebilsen bu sinemde neler var 
        
Gülüp oynadığım ele karşıdır
        
        
Sabahın seheri günden ileri
        
Ben kimi sevmişim senden ileri
        
Ziyaret olmuşsun kurban istersin
        
Kurban bulamadım candan ileri
        
        
EE:
        
GURBET KUŞU
        
Pencerenden yele verdin beni
        
Gurbet kuşuna dönderdin beni
        
Nasip olur bir gün döner isem
        
Karşına al da gönendir beni
        
        
Pervazına konar cıvıldarım
        
Neler gördüm bir bir şakırdarım
        
Ele karşı güler oynar isem
        
Sinemden içeri çağıldarım 
        
        
Sual edersen benden içeri
        
Yol bulursun sinemden içeri
        
O yola başımı vermez isem
        
Kalmasın canım tenden içeri
        
        
***
        
        
Seyyid Nesimi:
        
Bende sığar iki cihân ben bu cihâna sığmazam
        
Cevher-i lâmekân benim kevn ü mekâna sığmazam
        
        
Arş ile ferş ü kâf ü nûn bende bulundu cümle çün
        
Kes sözünü uzatma kim şerh u beyâna sığmazam
        
        
Yer ü gökü düzen benim geri dönüp bozan benim
        
Cümle yazı yazan benim ben bu dîvâna sığmazam
        
        
EE:
        
GÖNÜL
        
Oku dendi okudun mu
        
Beni bende tanıdın mı
        
Cümle cümle şerhedip
        
Künhüme varabildin mi
        
        
Lâmekânda mukimim ben
        
İki cihana sığmazam
        
Yeri göğü dolaştın da
        
Gönlümü bulabildin mi
        
        
***
        
        
Erzurumlu Emrah:
        
El çek tabib el çek yaram üstünden
        
Sen benim derdime deva bilmezsin
        
Sen nasıl tabibsin yoktur ilacın
        
Yaram yürektedir sarabilmezsin
        
        
EE:
        
YARA
        
El çek yaramdan yara bilmezsen
        
Onulmaz derde deva bilmezsen
        
Gönlün dilini bile bilmezsen
        
El çek yaramdan yara bilmezsen
        
        
Kasap mısın sen keser durursun
        
Benim ciğerimi deşer durursun
        
Elinde tokmak döver durursun
        
El çek yaramdan yara bilmezsen
        
        
Dil yaralanır bir söz üstüne
        
El söyler durur söz söz üstüne
        
Dilden dile bir yol bulamazsan
        
El çek yaramdan el çek yaramdan
        
        
***
        
        
Şeyh Galip:
        
Bir şu’lesi var ki şem’-i cânın
        
Fânûsuna sığmaz âsmânın
        
        
EE:
        
Ânı ebede taşır şule-i cânân
        
Noktayı kainat yapar şule-i cânân
        
Yeri göğü yekpare tutar şule-i cânân
        
En nihayet görmez olunca çeşm-i giryân
        
Perde iner yerle yeksan olur âsumân
        
        
***
        
        
Edip Cansever:
        
Hiçbir yere taşmıyorum, kendime sızıyorum yalnız 
        
Ben dediğim koskocaman bir oyuk 
        
        
EE:
        
Kendimden kendime taşıyorum
        
Dünya dediğin çamur
        
Ne o kadar geniş ne de derin
        
Sel kalıntısı birkaç kırık hayal
        
Ve heba olmuş hayatlar
        
        
***
        
        
Kul Himmet:
        
Seyyah oldum şu âlemi gezerim
        
Bir dost bulamadım gün akşam oldu
        
Kendi efkârımca okur yazarım
        
Bir dost bulamadım gün akşam oldu
        
        
İki elim gitmez oldu yüzümden
        
Ahettikçe yaşlar gelir gözümden
        
Kusurumu gördüm kendi özümden
        
Bir dost bulamadım gün akşam oldu
        
        
Bozuk şu dünyanın temeli bozuk
        
Tükendi daneler kalmadı azık
        
Yazıktır şu geçen ömre yazık
        
Bir dost bulamadım gün akşam oldu
        
        
Kul Himmet üstadım ummana dalam
        
Gidenler gelmedi bir haber alam
        
Abdal oldum şal giyindim bir zaman
        
Bir dost bulamadım gün akşam oldu 
        
        
EE:
        
DOST
        
        
Yola koyuldum yol bitmez oldu
        
Karşıki dağlar aşılmaz oldu
        
Efkârım ben yazdım ben okudum
        
Okur yazar dost bulamadım ben
        
        
Merhamet vardır sandım bir zaman
        
Hatırı azık ettim bir zaman
        
Az dedim çok dedim bil ne dedim
        
Lisan bilir dost bulamadım ben
        
        
Hayır diledim sonu hayrolsun
        
Böyle gün tez elden akşam olsun
        
Kendim aradım kendimi buldum
        
Haktan başka dost bulamadım ben
        
        
***
        
        
Rainer Maria Rilke:
        
Let everything happen to you
        
Beauty and terror
        
Just keep going
        
No feeling is final
        
        
EE:
        
her mevsim hazan
        
her an gece sanma
        
bu ne son mevsim
        
ne de son gün
        
bırak dünya dönsün
        
günler var görülecek
        
yollar var yürünecek
        
        
***
        
        
Muhyiddin Abdal:
        
İnsan insan derler idi
        
İnsan nedir şimdi bildim
        
Can can diye söylerlerdi
        
Ben can nedir şimdi bildim
        
        
Kendisinde buldu bulan
        
Bulmadı taşrada kalan
        
Canların kalbinde olan
        
İnanç nedir şimdi bildim
        
        
Muhyiddine der Hak kadir
        
Görünür herşeyde hazır 
        
Ayan nedir pinhan nedir
        
Nişan nedir şimdi bildim
        
        
EE:
        
Canan canan derler idi
        
Candan öte bilirlerdi
        
Hiçten öte hiç yok imiş
        
Cümle alem bir can imiş
        
        
Taşraya çıktığında sen
        
Özü söze bular isen
        
Söze kanıp kalır isen
        
Hak nedir bilemezsin sen
        
        
***
        
        
Rainer Maria Rilke:
        
RILKE'DEN BUDANAN ŞARKILAR
        
Kimi zaman sanıyorum ki artık böyle gitmeyecek
        
Nasıl bilebilirdim o zamanlar
        
Şimdi çok erken yarın ise çok geç
        
Seslerle dolu bir boşluktan geçiriyor beni
        
Ve bıraktı beni artık bomboş kaldığımda
        
Ellerimin de yok artık bir şey yapacağı
        
        
 Çev. Ahmet Cemal